01 Mayıs 2024 - Çarşamba

Şu anda buradasınız: / HELAL-HARAM ÇİZGİSİNDE BİR HAYAT
HELAL-HARAM ÇİZGİSİNDE BİR HAYAT

HELAL-HARAM ÇİZGİSİNDE BİR HAYAT Mehmet ESER

İslam, hayatı bütün yönleriyle kuşatan bir dindir. Allah, insanın neye ve nasıl iman etmesi gerektiğinden başlayarak, sürekli olarak hayatın içinde uyulması ve o doğrultuda hareket etmesi gereken îtikâdi, ahlâkî ve ameli her türlü kuralları Peygamberler ve Kitaplarla bildirmiştir… İslam, insanı sadece iman ve ibadetten sorumlu tutmakla yetinmekle kalmaz; insan hayatının giyim-kuşamına, yeme-içmesine, evlenmesine-boşanmasına, iş hayatına, sosyal ilişkilerine, ahlakına, ekonomisine, siyasetine vs. bütün alanına etkin bir şekilde müdahale eder. İslam, Allah’a teslimiyeti ifade eder. Bunun içindir ki müslüman olan kimse hayatı boyunca Allah’ın emir ve yasakları, haram ve helalleri doğrultusunda hareket etmek durumundadır.

 

 

İnsan, hayatını idame ettirmesi ve kulluk görevlerini yerine getirilmesi için sağlıklı bir şekilde beslenmeye ihtiyacı vardır. Her gün Allah Teâlâ’nın verdiği besinlerden ve de su başta olmak üzere birçok içeceklerden imkân dâhilinde faydalanırız. Diğer alanlarda olduğu gibi besin ve gıda ihtiyacımızı karşılarken de helal haram sınırlarını hassasiyetle gözetmemiz gerekmektedir. Özellikle günümüzde bu konuda daha fazla hassas olunmalıdır. İletişim, ulaşım ve ticari faaliyetlerin uluslararası alanda büyük bir ilerleme kaydettiği malumdur. Bunun için mutfağımıza getirdiğimiz gıdaların ne derece İslam’a uygun olduğu bilinmeden/araştırılmadan alınmamalıdır. Kur’an’da bize nelerin haram kılındığı bildirilmiş, Rasülullah (s.a.s.) efendimiz de bu ayetleri açıklamış ve bazı belirleyici ölçüler getirmiştir.

 

 

Kur’an ve hadislerden hareketle, fıkıh âlimlerimiz de haram-helal kapsamındaki gıdaları tespit etmişlerdir.

 

 

Yediğimiz ve içtiğimiz gıdalara son derece dikkat etmeliyiz. Bu konu da Allah’ın belirlediği sınırlara uymazsak ibadet ve dualarımız tehlikeye düşecektir:

 

 

Ebu Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

 

 

“Ey insanlar! Allah temizdir, sadece temiz ve helâl olanı kabul eder. Hiç kuşkusuz Allah peygamberlerine neyi emrettiyse, müminlere de onu emretmiştir. Peygamberlere hitaben:

 

‘Ey Peygamberler! Size bahşettiğim temiz ve helâl yiyeceklerden yiyin için ve iyi ve faydalı işler yapın. Hiç kuşku yok ki, Ben sizin yaptığınız her şeyi bilmekteyim (Mu’minûn 23/51).’ Müminlere de: ‘Ey iman edenler! Size bahşettiğimiz helâl ve temiz yiyeceklerden yiyin için ve yalnızca O’na şükredin.’ buyurmuştur.”

 

 

Daha sonra Peygamber (s.a.s.), bize bir mesel anlatarak şunları söyledi:

 

 

“Bu adam düşünün ki, Allah yolunda uzun seferler yapar. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış bir hâlde ellerini göğe açarak ‘Ya Rab, ya Rab!’ diye dua eder. Oysa onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır. İçi dışı harama bulanmıştır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilebilir?”[1] 

 

 

Kur’an ve Sünnetle olan bağlarımız zayıfladığından bu yana, helal-haram sınırlarına riayet etme duyarlılığımız kaybolmaya yüz tuttu. Özellikle etrafımızı kuşatan haramların en yaygın olduğu günümüzde; Helal-haram çizgisinde bir hayat anlayışına sahip olmazsak midelerimize ancak ateş doldurmuş oluruz. Rasülullah (s.a.s.) Efendimiz bizi ateşten korumak için bu sınırlara riayet etmemizi istemiştir:

 

 

 Câbir bin Abdullah (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

 

 

“Benim ve sizin durumunuz, yakmış olduğu ateşe doğru uçuşan cırcır böceklerine ve kelebeklere engel olmaya, onları kurtarmaya çalışan adamın misaline benzer. Adam ateşe düşmesinler diye böcekleri oradan uzaklaştırmaya çalışır, fakat ateşin parlaklığına aldanan böcekler, sonlarının ne olacağını hiç düşünmeden, ısrarla o ateşe doğru uçmak isterler. İşte sizden bazıları da dünyanın gelip geçici süsüne, göz kamaştıran sahte cazibesine aldanıp böyle bilinçsizce kendilerini ateşe atmak istiyorlar. Ben ateşe düşmeyesiniz diye sizi elbisenizden, kuşağınızdan tutup çekiyorum, siz ise elimden kurtulup ateşe girmeye çalışıyorsunuz. Ben size helâl ve haramın sınırlarını öğretiyor, cehenneme götürecek davranışlar konusunda uyarıyorum. Buna rağmen siz arzu ve heveslerinize uyarak haramlara dalmak, sonu ateş ve hüsran olan işler yapmak istiyorsunuz.[2]  

 

 

Rasülullah (s.a.s.) diğer hadisinde de helal ve haramlar konusunda hassas olmamızı isteyerek değil haramlara yaklaşmak, şüpheli olan şeylerden bile uzak durmamızı öğütlemiştir:

 

 

Numân bin Beşîr (r.a.)diyor ki: Ben Peygamber (s.a.s.)i şöyle buyururken işittim:

 

 

“Helâl olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir. Bu ikisinin arasında da, birçoklarının helâl mi haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır.

 

Her kim şüpheli konulardan sakınırsa, dinini ve iffetini sağlama almış olur. Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise, zamanla harama dalıp giderler. Şüpheli konulara dalanlar, buranın hassas bölge olduğunu unutarak kesin çizgilerle yasaklanmış bölgelere kadar giderler ve sonunda kendilerini yasak bölgenin içinde buluverirler. Yani mekruhlara alışan ve onları önemsemeyen kimseler, çok geçmeden kendilerini haramın içinde bulabilirler. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir bahçenin etrafında otlatan çoban gibi ki, sürünün her an bu bahçeye girme tehlikesi vardır.

 

Dikkat edin! Her hükümdarın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arazisi de, haram kıldığı şeylerdir.

 

Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda aklın, vicdanın, sağduyunun, niyet ve düşüncenin sembolü olan ve insanın davranışlarına yön veren küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur; eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası, kalptir.”[3]

 

 

Haram olup olmadığı hususunda net olmayan şüpheli şeylerden uzak durmamız gerektiğini Rasülullah (s.a.s.) Efendimiz daha birçok hadisinde hatırlatmıştır:

 

 

 

Atıyye bin Urve es–Sa’dî (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

 

 

“Bir kul, günah olma ihtimalini düşünerek, yapılmasında sakınca görülmeyen birtakım şüpheli şeylerden de uzak durmadıkça, Allah katındaki en değerli kullar olan muttakîler derecesine ulaşamaz.”[4]

 

 

Bugün tükettiğimiz gıdaların büyük bir çoğunluğu şüphelidir. Çünkü içeriğindeki katkı maddelerini ve ne şekilde üretildiğini bilmiyoruz. İslami açıdan uygun olup olmadığını denetleyen bir kurumumuz yok. Helal sertifikası veren kurumlar mevcut olmakla birlikte henüz çoğu gıdalarda sertifika uygulaması yaygınlaşmamıştır.

 

 

Yapılan denetimler de yeterli değildir. Üstelik gıdalarda bulunan birçok katkı maddesi müslüman olmayan ülkelerden ithal ediliyor. Domuz mamullerinin kullanılmadığından nasıl emin olacağız? İçeriğinde yoksa bile katkı maddelerinde olmadığını kim garanti edebilir?

 

Mesela birçok gıdada buluna jelâtinin domuzdan imal edildiği belirtiliyor. Oysa “jelatin” müslüman ülkelerde üretimi yapılmayan bir maddedir. Hangimiz tükettiğimiz ürünlerde jelâtinin bulunup bulunmadığına dikkat ediyoruz? Veya et tüketiminde İslami usullere uygun kesilip kesilmediğine ne kadar dikkat ediyoruz?

 

 

Şüpheleri gidermek için tüketmekte olduğumuz ister küçük ister büyük olsun, her gıdanın helal olup olmadığını denetleyen bir sistem geliştirmeliyiz. Bu öyle bir sistem olmalı ki, her ürünün üzerinde helal olup olmadığını belirten bir logo olması sağlanmalıdır. Böylece Müslümanlar haram olan veya haram olması muhtemel gıdaları tüketmekten kurtulmuş olacaklardır.

 

 

Müslüman olmayanların giremediği Mekke’de bile marketlerde alkolsüz olduğu söylenen biralar satılmaktadır. Üstelik tıpkı içki şişeleri gibi şişelerde satılıyor. Şişenin üzerinde ise “alkolsüz bira” yazdığını bizzat gördüm. Gıda Uzmanları alkolsüz birada, en az yüzde 1 oranında alkol bulunduğunu belirtmişlerdir. Bu durumda alkolün az veya çok olması haram oluşunu değiştirmez. Ayrıca Mekke’de bile tüketilen birçok gıdaların müslüman olmayan ülkelere ait olması İslam dünyasının gıda tüketimi konusundaki durumunu özetlemektedir. Hani Mekke’ye kâfirlerin girmesi yasaktı? Kâfirlerin kendisi girmiyor belki ama özellikle gıda ürünlerinin girmesi ne anlama gelmektedir?

 

 

Şüpheli gıdalardan uzak durmamız gerektiği gibi kendisi helal olsa bile İslam düşmanların ürettiği gıdalardan da kaçınmamız gerekir. Çünkü İslam düşmanları bizden kazandığı paralarla varlığını ve hayatiyetini sürdürecektir. Onların ürünlerini tüketmenin dolaylı yoldan hatta direk olarak onları desteklemek anlamına geleceğini bilmeliyiz. Müslümanlara kurşun olarak dönecek gıdaları tüketmekten kaçınmaya son derece özen göstermeliyiz.

 

 

Gıda tüketiminde helal-haram dairesi içinde hareket etmemiz gerektiği son derece açıktır. Bunu sağlayacak yol ve yöntemlerinde biran önce hayat bulmasını sağlayacak adımların atılması elzemdir.

 

 

Dipnotlar

 



[1]- İmam Nevevi, Riyazü’s Salihin, Tercüme: Mahmut Kısa,  İstanbul: Beka Yayınları, 2011, s.659 (Koyu kısımlar hadisin tercümesi, koyu olmayan italik yazılar ise hadisin açıklamasıdır.)

 

[2]-  Nevevi, a.g.e. s.87

 

[3]-  Nevevi, a.g.e. s.246

 

[4]-  Nevevi, a.g.e. s.249

 

 

 

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul